Patlak tekerlekli İçeri Çumra gezimden 9 gün sonra tarih 21 Ekim 2017. En son yaşadığım macera bana bir süre yettiydi, bir süre bisiklet gezisi yapmadıydım. Kış soğuğunun gelmesine de az kaldıydı ve gitmeyi planladığım birkaç yer daha kaldıydı. Bunlardan birisi, Konya beyşehir yolu üzerinden Akyokuş – Altınapa barajı istikametinden başlayıp, ilk olarak barajın yakınlarında bulunan Küçük Muhsine köyüne uğrayıp, ardından Tepekent kasabasına gidip, devamında Kadınhanı ilçesine geçip, oradan Konya′ya dönüş turumdu. Bu güzergah genel itibariyle dağlık bir coğrafya. Düzlük alan karşıma çok az çıkacak ve yaklaşık olarak 145 kilometre yol yapmış olacağım.
Saat 9:00 civarında yola çıktım. Beyşehir yolu üzerinde bulunan Akyokuş olarak adlandırılan bölgeden ilk tepeyi aşarak Konya merkezden çıkış yaptım. Takkeli dağın yan tarafından Belenbaşı denilen en yüksek noktaya kadar yokuş yukarı pedal çevirdim ve 10:30 civarında ulaştım. Buradan itibaren Altınapa barajına doğru bisikleti salıp ve baraja gelmeden Küçük Muhsine Köyü, Tepekent, Derbent yerleşkelerine doğru yönelen yola sağ taraftan geçiş yaptım.
15 dakika içerisinde yokuş aşağı inip barajın arka kısmına gelmiştim. Birkaç yokuş geçtikten sonra ana yoldan sağa sapıp Küçük Muhsine köyüne geçiş yaptım. Ana yoldan sola sapılırsa Ulu Muhsine Köyüne gidilir.
Küçük Muhsine köyü, Keçi Muhsine olarak ta telaffuz edilir ancak doğru olan Kiçi Muhsine′dir. Eski türkçede kiçi kelimesi küçük anlamına gelirmiş.
Küçük Muhsine, Kapadokya, Göreme gibi Nevşehirdeki yer şekilleri ve oluşumların bulunduğu ancak oradan daha küçük bir coğrafyada bulunan peri bacaları ve dağlara oyulmuş mağaralar ile dolu vadi içerisinde bulunan eski bir köy. Konya′da gezilmesi gereken ancak pek bilinmeyen, Konya′ya yaklaşık 15 kilometre uzağında bir bölge. Köy merkezini başından sonuna kadar gezdim ancak fazla vakit kaybetmeden bir tur atıp çıktım.
Bu coğrafya sadece
köyün bulunduğu konum ile bitmiyor. Buradaki dağlar, tepeler
genellikle bu tür bir oluşuma müsait bir yer. Ancak oluşumlar
çoğunlukla Küçük Muhsine köyünde bulunuyor. Gezilmesi,
görülmesi gereken turistik potansiyeli büyük bir yerleşke.
Yaklaşık 50 dakika kadar Kiçi Muhsine köyünde bulunduktan sonra ana yola geri döndüm ve yoluma devam ettim. Şimdiki hedef sağa sola sapmadan direkt Tepekent kasabası. Tepekent belediyesi bu gezim sırasında en yüksek rakımlı nokta olacak. Başlangıçta düzlük bir yolda ilerleyip sonrasında Derbent ile Tepekent yolları ayrımından Tepekent tarafına yöneldim ve hafif yükseltili bir yolda sürekli yukarı sürmeye başladım.
Tekepent kasabasına yaklaştıkça yokuş dikliği artıyor, arttıkça yolun sağa sola kıvrılma sıklığı artıyor. Kasabaya yakın bir konumda dinlenebileceğim, yanımda getirdiğim erzağı yiyebileceğim, derenin aktığı yeşillik bir yer farkettim. Bisikleti kenara çektim.
Tepekent Öncesi Yeşillik Alan Video
Yemeğimi yedikten sonra birkaç fotoğraf ve video çektim. Biraz etrafı yürüyerek dolaştım, dinlendim ve bisiklete binip Tepekent′e doğru yoluma devam ettim. Kısa süre içerisinde kasaba görüş açıma girdi.
Dağlık bir bölge olduğu için buralar çık çık bitmiyor izlenimi vermedi değil. Ancak güzergahın güzelliği yolu eğlenceli kılıyor. Yol uzun olsa dahi bunu düşünmeden tempolu bir şekilde gidiyorsun. Bu enerjiyi kendinde buluyorsun. Gitmek, gezmek istemek ile ilgili bir mesele.
Kasabanın ana yolu boyunca sürekli yokuş yukarı çıktım ve bir okula yakın dönemeçte kasabanın merkezinde VE çeşmenin yanında durup suyumu yeniledim. Bu sırada 8-10 yaşlarında ufak bir çocuk yanıma geldi. Aramızda buna benzer bir konuşma geçti.
– Konya′dan mı geliyorsun?
– Evet
– Bisikletin yarış bisikleti mi?
– Hayır, yol bisikleti. Uzun seyahate uygun. Her bisiklet buralara gelemez. Yarış bisikleti de öyle.
– Geliyorlar. Arada Konya′dan buraya, Kadınhanından buraya gelenler olur.
– Olabilir.
Bu konuşmanın ardından –Görüşürüz!– diyip ayrıldım ve kasabanın yukarısına dağların ardına doğru bisiklet sürmeye devam ettim. Tepekent ismini hakkıyla veren bir kent.
Tepekent kasabasından sonra bir miktar daha yukarı doğru çıktıktan sonra yol dengelendi. Bir süre sonra yol düzleşmeye ve ardından yavaş yavaş inişli bir yol haline geldi. Dağlık ve ormanlık bir arazide manzaranın eşliğinde Kadınhanı ilçesine doğru sürüyorum.
Bisiklet sürmenin en zevkli zamanlarından biri. Emek verdiğin, uğraşıp tepesine çıktığın dağların arasından rüzgarı hissederek ve manzarayı izleyerek ağaçların arasından bisikletin ile gezmek.
Yokuş aşağı eğim
arttı ve hızlı bir şekilde aşağı indim. Kısa bir süre
boyunca yol düzleşti ve yokuş yukarı bir tepeyi daha aştım. Bu
tepeden itibaren dağlardan Konya ovasına kadar uzunca bir yokuş
karşıladı beni. Kadınhanı ilçesi ile aramda Söğütözü köyü
bulunmakta. Saldım bisikleti, pedal çevirmek yok, köye kadar hatta
köyü geçesiye kadar yokuş aşağı hızlı bir şekilde
bisikletimle ilerledim.
Köye geldiğim sıralarda arkama baktığımda –nerelerden gelmişim?– dedirtti bana. Dağları arkada bıraktıydım. En son tepeden itibaren bisiklet salık bir şekilde yaklaşık 5 kilometre gitmişim. Bu süre boyunca iyice dinlendim.
Söğütözü köyünden itibaren sürmeye devam ettim ve Konya-Afyon karayoluna ulaştım. Bir süre Kadınhanı′nın yanıbaşından karayolundan sapmadan Konya′ya doğru ilerlerken daha önce Kadınhanına geldiğim sırada uğradığım merkezde bulunan parkın vaziyetini merak ettim. Bu yüzden ilçeye girdim, sokakların arasından Şehit Selahaddin Karaman isimli parka ulaştım.
Bir parça değişmiş, önündeki ilçenin ana yolunda çalışma vardı. Bu parkta dinlendim, bir çay-kek yedim, eski zamanları hatırladım. Ardından Konya yoluna çıktım.
Kadınhanı ile Konya arası buradan itibaren yaklaşık 50 – 55 kilometre ve saat 16:30. Akşam olmaya yakın. Yolun yarısı düzlük ova yarısı dağlık. Süratli bir şekilde Konya′ya doğru sürdüm. Akşam olmadan Konya′ya ulaşmam gerekiyordu yoksa karanlıkta işim zor. Dağlara ulaştım ve yavaşta olsa sürmeye devam ettim ve akşam karanlığında Konya′ya ulaştım. Selçuk üniversitesinin olduğu, İstanbul yolu üzerinden Konya′ya giriş yaptım.