Konya′da bisiklet gezilerim sırasında fırsat buldukça şehir dışında gezilesi yerleri bisiklet ile gezme hevesimden dolayı şehir dışı ilk gittiğim uzun güzergah Kilistra Antik Kenti oldu.
Kilistra Antik Kenti Konya′nın Meram ilçesine bağlı yaklaşık 55 kilometre mesafede Gökyurt köyünde bulunan, eski roma döneminde ilk hristiyanların putperest romalıların saldırılarından korunmak ve gizlenmek amacıyla da kullandığı Nevşehir′deki Kapadokya benzeri eski bir yerleşim yeri. Gökyurt köyü ile iç içe girmiş bir coğrafyadır. Bir diğer deyişle Kilistra′nın diğer ismi, yeni ismi Gökyurt′tur. Kilistra yerleşkesi aslında sadece Gökyurt köyü ile sınırlı değil, o çevreye ve bölgeye yayılmış bir antik kenttir. Gökyurt′tan çıkarken de birçok yerde dağlara, taşlara oyulmuş mağaralara rastlayabiliriz.
Planım başlangıçta Antalya çevre yolundan Gödene – Hatıp tarafına geçerek Akören yolu üzerinden tepeleri aşıp, ilk olarak Hatunsaray′a ulaşmak, ardından Botsa (Güneydere) istikametine doğru yönelip (Kilistra) Gökyurt köyüne ulaşmak. Kilistra′da biraz vakit geçirdikten sonra Kumralı ve Kayalı köyleri üzerinden Antalya çevre yoluna çıkıp Konya′ya dönmek. Bu tur ile yaklaşık 95-100 kilometre dağlık bir bölgede bisiklet süreceğim anlamına geliyor.
Hazırlığımı yaptım, erzağımı toparladım ve
canavarı (bisiklet) alarak yola çıktım. Antalya çevre yolu
Kozağaç kavşağından Akören, Hatunsaray istikametine yöneldim
ve son sürat pedal çevirdim. Tepeleri aştım, nihai tepeyi aşmadan
evvel biraz gözüm korktu, acıktım, önce biraz yemek yedim ve
ardından uzunca tepeyi aştım ve dağdan aşağı saldım
bisikleti, Hatunsaraya yakınlaşıncaya kadar pedal çevirmeden
ilerledim. Orta büyüklükte bir dağı aşmıştım ve bir parça
düzlüğe ulaşmıştım. Karşımda Hatunsaray köyü. İçerisine
girmeden sağ taraftan Botsa köyüne doğru yol aldım.
Kilistra′dan önce Lystra diye bir bölgenin olduğu
söyleniyordu. Bu yola girdikten yaklaşık 2 kilometre sonraymış
ancak Lystra diye bir yer bulamadım. Sanırım Hatunsaray′ın eski
ismi Lystra imiş. Botsa′ya geldiğimde, botsa merkeze girmeden,
kenarından, yolumu değiştirmeden Gökyurt köyüne doğru sürmeye
devam ettim.
Yol kenarında çalışmakta olan 2 kişiye selam
verdim, Lystra′nın nerede olduğunu sordum. Kilistra ile
Lystra′nın aynı yer olduğunu söylediler. Tuhaf, aynıysa niye 2
farklı isim ve neden Lystra 10 kilometre ileride, Kilistra 16-20
kilometre ileride tarif ediliyor? Botsa köyünde de bazı eski
yapılar mevcutmuş ancak o tarafa doğru gidip yönümü çevirmek
istemedim ve yola devam ettim.
Yine tepeleri aşmaya başladım. Telefon çekmiyor.
Gökyurt görünmeye başladığında çekmeye başladı. Tepeleri
aşa aşa, düzlüğe, tarım yapılan bir ovaya ulaştım ve kısa
süre içerisinde Gökyurt köyüne giriş yaptım.
Gökyurt köyünün içi ve çevresi Kapadokya′da olduğu gibi yer şekilleri, oymaya müsait taşlarla dolu. Taşlık ve tarihi bir görünümü var. Köye daha gelmeden, dağların yapısı, yer şekilleri insanın dikkatini çekiyor. Nereye baksanız, ayrıntılı bakasınız gelir. Ancak rahatsız olduğum bir konu oldu. Kilistra diye araştırınca özellikle aşağıdaki gibi bir fotoğraf gelir.
Bu bölgeyi bir anda bulamayabilirsiniz. Gökyurt köyünün tam ortasında ancak göz önünde değil. Nasıl yani? Eğer köye Hatunsaray tarafından geldiyseniz köyün arkasına, karşısına gidebilir, diğer dağlık, taşlık yerlere bakabilir, bu bölgeyi es geçebilirsiniz. Çünkü girişi tuhaf, birisinin arka bahçesine giriyormuşsunuz gibi bir izlenime sahip. Köye bisikletle girdiğimde sağa, sola bakmaktaydım. Köyden neredeyse çıkacaktım. Çünkü genelde yapılar köyün çevresinde mevcut.
Bu yer ise köyün ortasında ancak ana yolun bir parça arka tarafında. Birisinin bahçesine giriyor gibi ufak bir yoldan geçip buraya giriş yapıyorsunuz. Tabela ana yol üzerinde yok. En azından ben gittiğimde yoktu. Burayı karşınızda gördüğünüzde önünüzde çöplerin olması da muhtemel. Çöpler temizlenmemiş, küçücük çöp tenekesinin etrafı çöplerle doluydu. Turistik bir yerin bu halde olması rahatsız edici.
Koydum bisikleti kenara ve burayı incelemeye başladım. Bir sürü oda var. Kilise var. Zamanında insanlar yaşamalarına elverişli olması için bu kayaları güzelce oymuşlar. Bu bölgenin hemen yanı başında ise ilkokul var. Video da çektim ancak kameram pek iyi değil idare edin, videonun yarısında şarjı da bitti. Bu yüzden buraları birkaç video halinde çektim. Aşağıdaki bağlantılara tıklayarak izleyebilirsiniz.
Ben geldiğimde mağaralardan bazıları, bazı
odalar kapalıydı. Kilise de olduğu gibi bazıları da açıktı.
Semboller, oyuklar, ocaklar gibi birçok işleme görülebiliyor.
Merdivenleri kullanarak yapıların çevresinden geçebilir, en
tepesine çıkabilirsiniz. Yakından sadece burayı inceledim,
bisikletle gelmemden dolayı diğer yerleri incelemeye vaktim olmadı.
Buradan ayrı olarak köyün karşısında da yerleşim yeri olarak
kullanılmış kayalıklar ve mağaralar mevcut.
Bir süre durdum, dinlendim ve etrafı seyrettim.
Ardından bisiklete atlayıp Kumralı ve Kayalı köyü tarafına
giden yol üzerinden köyden ayrıldım. Çitlek çitleye çitleye,
dağları, tepeleri yavaş yavaş aşarak, köylerin içerisinden
geçerek Konya – Antalya kara yoluna çıktım. Tam çıkmadan
evvel bir yaban domuzu ölüsüne denk geldim. Ana yola çıkıp
buradan itibaren Konya′ya dönüş yaptım. Yaklaşık 100
kilometre bisiklet ile Kilistra gezisini tamamladım.