Konya′da kendi çapımda bisiklet gezileri yaparken yakınlarda, Konya dışında gezilecek yerler nerelerdir diye haritada araştırma yaparken, okuduğum üniversite olan Selçuk üniversitesinin yanındaki dağın hemen arkasında bir gölün olduğunu farkettim. Ardıçlı Mahallesine bağlı olan bu göle ″bir gideyim, ne var ne yok, o gölün orada ne işi var, arogoli gölü derken?″ tarzında çeşitli düşünceler içerisinde karar verdim ve bir gün aldım benim canavarı (bisiklet), çıktım yollara.
İşin güzel tarafı, dönüş yolunun okuduğum okul olan Teknik Bilimler MYO ′nun yanındaki yol olması ve ayrıca üniversitenin hemen yanındaki Bosna Hersek Mahallesinde bir işimin çıkması.
Ardıçlı Mahallesinin hemen arkasında yer alan Arogoli gölü, tarif edilene göre bir baraj gölü, önü kesilmiş bir su birikintisi. Balık olduğu, ayyaşların takıldığı, ailecek gidilecek bir göl olmadığı ile ilgili yorumların yapıldığı bir bölge imiş.
Manzarası fena değil ancak ağaç pek yok. Ağaçlandırılması gereken bir bölge. Konya′ya yakın olmasından dolayı da tabiri caizse -aklı gidiklerin- uğradığı bir mekan anlaşılan. Ailecek gidilecek ise kalabalık gidilmesi gerekebilir.
İlk olarak Konya′da Sille′ye yakın bir konumda bulunan Tropikal Kebelek Bahçesi′nin bulunduğu dağın yanı başındaki Sille Parsana Mahallesine gittim ve buradan dağ geçidine doğru pedal salladım. Bu dağ yolu üzerinden dolaşıp arka taraftan Arogoli gölü üzerine ulaşıp, azıcık dinlenip, ardından Ardıçlı Köyüne geçip, oradan da Selçuk üniversitesine akmayı planladım.
Arogoli gölüne gitmek amacıyla girmiş olduğum bu dağ yolu üzerinde hiçbir yerleşim yeri yok. Başka bir şey de yok. Sadece dağ, yol ve arkamda kalan Konya manzarası. Bisiklet ile gitmenin avantajı ise yolun dik olması, dik yolun bir parça uzun olması, spor yapmaya ve tur atmaya müsait bir güzergah olması.
Bazı yerlerde toprağın renginin mor olması ilgi çekici. Acaba neden mor? Bazı yerlerde kara ve gri toprak, bazı yerlerde mor toprak. Acaba Konya′da petrol mü var? 🙂 Böyle egzotik düşünceler ve bisiklet sürmenin vermiş olduğu zevk ile sürmeye devam ettim.
Daha önce de söylemiş olduğum gibi bisiklet sürmeyi severim. Bisiklet sürmek insanı düşündürüyor, rahatlatıyor. Sakinleşmeyi, yeni yerler keşfetmeyi, spor yapmayı, kendi gücünle bir yerden bir yere, manzara eşliğinde, rüzgarı hissederek gitmeni sağlıyor. Bahanem olsun, bir yere gideyim, bunu da bisiklet ile yapayım. Sağlık, spor, rahatlama, zevk. İnsana kattığı çok faydası var.
Hayatı biraz da yavaş yaşamak gerek. Bisiklet ile geçtiğin yerlerin kıymetini daha iyi anlıyorsun. Hissederek geziyorsun. Başka insanların haz almadığı ufak detaylardan dahi tatmin olabiliyorsun, zevk alabiliyorsun. O yüzden bisikletin yeri her zaman ayrıdır. Bir yaşam tarzıdır.
Dağ yolunda bisikletle dik gitmek, yolun yokuşuna
ve bisikletin performansına göre zorluğu değişiyor. Bu yol bir
parça da uzun geldi bana. Ancak uyguladığım yokuş yukarı, bir
sağa bir sola sürme tekniği ile tepeleri aştım ve Arogoli gölünü
görmeyi başardım. Ardından tepeden aşağı saldım bisikleti,
indim göle.
Evet. Söylendiği gibi gölde ağaç pek yok.
Ardıçlı Mahallesine doğru taşlarla set yapılması ile bir su
birikintisi oluşturulmuş. Göl ufacık da değil. Sille barajının
büyüklüğüne yakın. Balık olduğu da söyleniyor. Koydum
bisikleti kenara, birkaç fotoğraf çektim, azıcık durdum,
dinlendim ve ardından yola devam ettim.
Yolun devamında gölün arka tarafında Ardıçlı Mahallesi bulunuyor. Mahallenin çıkışında bir çeşmeden suyumu yeniledim, oradaki bir köy sakininden ″Bu yokuş ne zaman bitiyor, Konya Nerede?″ sorusunun cevabını aldım ve yokuş yukarı devam ettim. Bu yokuşun tepesi, Selçuk Üniversitesine kadar devam edecek olan yokuş aşağı uzun bir yolun başlangıcıydı.
Ardıçlı Mahallesini arkamda bıraktım ve Konya′ya doğru saldım pedali, dağdan aşağı süzüldüm. Yol boyunca, uzaklarda, dağların kenarında birkaç tane köyün olduğunu da farkettim.
Yolun sonu, Selçuk Üniversitesi Teknik Bilimler MYO′nun yan tarafındaki yol idi. Buradan itibaren ilk olarak Bosna Hersek Mahallesine geçiş yaptım, ardından Konya merkeze yönelerekbisiklet seyahatimi bitirdim.